Ar-Ge ve Tasarım Merkezlerinde Çalışan Buluşları ve Patentler
Türkiye özellikle İnovasyon ve Ar-Ge yapan firmalara dönük olarak Ar-Ge ve Tasarım merkezlerine desteğini sürdürüyor. Bu destekler, daha çok vergisel teşvikler ve Ar-Ge projeleri için parasal desteklerden oluşuyor. Devlet, bu destekleri verirken onlardan bazı şeyler de istiyor. Örneğin diyor ki “Sen, Ar-Ge ve Tasarım Merkezi olarak, diğer insanlar çok vergi verirken bu yaptığın zor işten dolayı az vergi veriyorsun ve devletten ek destekler alıyorsun. Ama benim de senin gerçekten Ar-Ge yaptığını görmem lazım!” diyor. Bunun için de birçok kıstasa göre bu merkezleri denetliyor. Bu kıstaslardan biri de patent. Eğer insanlar Ar-Ge yapıyorsa istisnalar hariç bunun mutlaka bir çıktısı olmalı. Bu çıktılardan en ölçülebilir olan ise patent. Bu bakımdan devletin istediği, “Ar-Ge merkezi isen patent çıkartmalısın” sorusu doğru bir sorudur. Diğer bir soru ise “Patent çıkartıyorsan, bu patentteki buluşçuları ödüllendiriyor musun?” Sorusu geliyor. Bu da doğru bir soru kuşkusuz.
6769 sayılı kanuna göre işletmelerde patent başvurusu yapılıyorsa söz konusu patent başvurusunun sahibi normal şartlarda işletmedir. Bu durum üniversitelerde de benzerdir. Normal şartlarda üniversitede ortaya çıkan buluşlar hocanın veya öğrencinin değil, üniversitenindir. Çalışanlar, başvuru sahibi değil buluşçu niteliğindedir. Üniversitedeki hocalar ve öğrenciler kanun değerlendirmesinde şirketlerdeki çalışanlar gibidir. Buluşçular o projede faaliyet gösteren kişilerdir. Dolayısı ile buluşçulara patentle ilgili bir “ödül” verilmelidir ki patent işi teşvik edilebilsin. Kanun bunu ön görüyor.
Buraya kadar her şey güzel, teorik olarak da doğru. Ama, bir mühendis olarak ve uzun yıllar Patent ve Ar-Ge ile ilgili kafa yormuş kişiler olarak gözlemlediğimiz yanlışları belirtmek durumundayız. Elbette ki doğru için yol göstermek de durumundayız. Şöyle ki;
6769 sayılı kanunun 113. Maddesinden 123. Maddesine kadar çalışan buluşlarından bahseder. Çalışan buluşları ile ilgili ayrıca özel bir yönetmelik vardır. Kanun ve yönetmeliğe göre bir iş yerinde (veya üniversitede) çalışanlardan gelecek patentlenebilecek buluş önerileri yazılı olarak gelmelidir. Firma yönetimi gelen yazılı önerileri değerlendirmelidir. Kanunda, firma yönetimi “işveren” olarak nitelemektedir. İşveren kendisine gelen yazılı buluş önerisi üzerinde tam hak talep eder ve başvuru yapmak isterse bunu çalışana en geç 4 ay içinde yine yazılı olarak bildirmelidir. Eğer böyle bir bildirim olmazsa buluş “serbest buluş” niteliği kazanır ki bu durumda çalışan patent başvurusunu kendi adına yapabilir demektir. İşveren, buluş üzerinde tam hak talep eder ise çalışan burada bir hak talep edebilir deniyor (madde 115/6,7). Yine kanunun 117. Maddesinde bu Hükümlerin emredici niteliği olduğundan bahsediyor. Yani işveren ve çalışan arasındaki sözleşmeler ve bu bilgi alışverişinde çalışanın tarafı çalışanın korunması amaçlanıyor. Çalışana verilecek prim veya bedel yönetmelikte (10-23. Maddelerinde) detaylı olarak tanımlanıyor. Özellikle patentli ürün veya yöntemden para kazanılıyorsa çalışana da (buluşçulara da) belli bir pay vermelisin diyor.
Yani, kanun diyor ki;
Bir işletmede patent varsa bu patentin sahibi (yani başvuru sahibi) firmadır. Ancak patentteki buluşçular patente konu olan ürün veya yöntemden para kazanılıyorsa buluşçulara da bir pay verilmelidir. Bu payın hesaplama miktarı yönetmelikte detaylı olarak açıklanmış durumda.
Öncelikle belirtmek gerekir ki 6769 sayılı kanun ve yönetmeliklerdeki çalışan buluşlarındaki bu durum firmanın aleyhine değil. Hem firmanın hem çalışanın lehine. Yani “kazan- kazan” sistemi var. Daha farklı bir ifadeyle, bir yerde patentlik bir buluş fikri var, bu patentleniyor, patentli ürün veya üretim yönteminden firma para kazanıyorsa buluşçulara da buradan, maaşından hariç, bir para vermek durumunda. Ama dikkat edilmelidir ki bu sistem; para kazanılıyorsa işveren para verebilir demek. Para kazandıktan sonra bunu paylaşmak sorun değil, sorun olan patentten para kazanılmıyorsa neyin primi veya neyin ödülü çalışanlara verilecektir.
Şimdi burada temel olarak iki sorun var;
- Sistemin nasıl işletileceği
- Patentten para kazanıp bunu çalışanlarla nasıl paylaşılacağı.
Kanun ve yönetmelik yeni denebilecek bir düzeyde olduğundan Türkiye’de tam net bir uygulaması yok. Piyasada görülen durum; Firmaların içindeki ödül prim sistemlerinde, patent ve diğer fikrî mülkiyet hakları ile ilgili durumların dikkate alınmamış olması. Yani firma içinden bir patentlik bir projeye ve oradan patente dönebilecek bir öneri yazılı olarak alınsa da personele verilen cevaplar, önerinin buluş olup olmadığı, buluş ise patentlenip patentlenemeyeceği, patentlenecekse nasıl olacağı, personele ne kadar ödül ve patent kazancından pay verileceği net olmadığı görülmektedir.
Bize göre olması gereken firmadaki işleyişi belli eden tasarım, Ar-Ge, İnovasyon yönetimi gibi prosedür veya yönetmelikler 6769 sayılı kanuna göre yenilenmelidir. Bu revizyonla, firmadaki fikirlerin toplanması ve varsa firmanın menfaatleri dikkate alınarak patent yönetimi şeffaf ve uygulanabilir hale getirilebilir. Patente konu olan proje önerilerinin toplanmasından patente, hatta buradan para kazanmaya kadar sistematik bir dizayn yapılarak bu sorun çözülebilir.
Diğer yandan, kanun ve yönetmelik çalışanlara bir teşvik primi veya bedel ödenmesini ön görmektedir. Bu sorun her ne kadar yukarıda bahsettiğimiz düzenlemelerin yapılması ve işleyişin sağlanması ile uygulanabilir hale getirilebilir. Ancak asıl sorun firma patent almaya başlar, ama patentten para kazanamaz. Yukarıda bahsettiğimiz patent yönetim sistemi veya geniş anlamı ile fikrî mülkiyet yönetim sisteminin kurulması patentten anlayan mühendis ve hukukçuların iş birliği ile kurulabilir. Ama patentten para kazanılması sorununun çözümü kolay değildir. Türkiye’de 3-5 patent alan firmalardan, her yıl patent sayısında rekor kıran firmalara kadar tüm firmaların en büyük sorunu patenti rekabette etkin olarak kullanamama ve patentten para kazanamamadır. Bu sorunun birçok sebebi ve birçok çözüm yolu var elbette. Bu, apayrı ele alınacak bir konudur. Ancak temelde yapılması gereken şey patentlik fikirlerin oluşturulması ve önerilmesinde katma değer yaratacak konuların ve çözümlerin geliştirilmesi, ardından katma değer yaratacak bu konu ve çözümler için gerçekten, Sadece Sanayi Bakanlığı istiyor diye veya çevreye “benim de patentim var!” demek için değil, güçlü ve değerli patent elde etmek için çaba sarf etmek gerekir. Elde edilecek güçlü ve değerli patentler, kuşkusuz iyi bir patent rekabet stratejisi ile para dönüşecektir. İşin sonunda hem firma gerçek anlamı ile Ar-Ge’den ve dolayısı ile patentten para kazanacak, hem de buluşçular para kazanacaktır. Bu sistemin iyi kurgulanması ile daha çok buluşları yapan mühendis ve tasarımcılar, kendileri ayrı bir firma kurma riskine girmeden, sırf proje önerileri vererek firmalarını ve kendilerini zengin edebileceklerdir. Bu kurgu, girişimci mühendislerin yoludur.
Hasan DEMİRKIRAN
Türk Patent ve Marka Vekili
Avrupa Patent Vekili