Bitcoin Mucitleri Neden Patent Almadılar!
Herhangi bir teknik konuda yeni ürün, yeni teknoloji veya yeni bir yöntem ortaya çıkarttıysanız ve rakiplerinizi engellemek istiyorsanız patent gerçekten eşsiz bir güç. Geliştirdiğiniz şey yepyeni bir ürün de olabilir, var olan bir ürünün geliştirmesi de olabilir. Bu, teknoloji ve üretim yöntemleri için de geçerli. Bu geliştirmeler için patent alırsanız kanunlar size sorgulamanız bir Tekel Hakkı verir. Örneğin otomobillerde çarpışmalarda büyük bir güvenlik sağlayan hava yastığı için ilk 1953 yılında patent alındı ve sonraları yapılan tüm hava yastığı konusundaki yeni teknik geliştirmeler için yüzlerce patent alındı. Aynı şey günümüzde güncel bir teknoloji olan 5G için de yüzlerce patent başvurusu var. İlaçtan silaha, yazılım teknolojilerinden savunma sanayine kadar her alanda her gün binlerce patent başvurusu yapılıyor. Dünyada her yıl patent başvuruları ortalama 4-5 milyon adedi buluyor ve bu her yıl gittikçe artış gösteriyor.
İşte burada önemli soru şu;
Bitcoin önemli bir teknoloji değil mi ki mucitleri buna patent alma ihtiyacı duymadı?
Bu soruyu cevaplamak için Bitcoin teknolojisinin ne olduğunu kısaca açıklamak gerekir. Sonra da bu teknolojinin mucidinin kim olduğunu? Tarihsel geçmişi şöyle aslında;
Her şey 2008 yılında başladı! Veya daha önce başladı ve 2008 yılında kendisini göstermeye başladı. Ne oldu bu yıllarda?
2008’de iki şey oldu:
1) Dünya çok büyük bir ekonomik krizle sarsıldı.
2) Satoshi Nakamoto adlı bir kişi “Bitcoin: Eşten Eşe (veya uçtan uca) Elektronik Nakit Sistemi” adlı bir makale veya whitepaper (teknik rapor) yayınladı. Bu makale blok zincirlerde oluşturulan ve yine blok zincirlerde bir yerden bir yere güvenli şifrelerle değer aktaran bir para biriminden bahsediyordu.
Tabi o zamanlar çok az kişinin bildiği/okuduğu bir metindi bu. 1 yıl sonra Nakamoto Bitcoin’in kaynak kodunu da paylaştı. Açık kaynağın gücüyle bu sistem önce yavaş sonra da büyük bir hızla tüm dünyada yaygınlaşmaya başladı. Veya Adının Satoshi Nakamoto olduğunu iddia eden biri veya bir grup bunu yaptı.
Tabi o zamanlar çok az kişinin bildiği/okuduğu bir metindi bu. 1 yıl sonra Nakamoto Bitcoin’in kaynak kodunu da paylaştı. Açık kaynağın gücüyle bu sistem önce yavaş sonra da büyük bir hızla tüm dünyada yaygınlaşmaya başladı.
Nakamoto’nun makalesinin giriş kısmı aynen aşağıda görüldüğü gibi;
Bitcoin’i biraz daha anlamaya çalışalım. Bitcoin, sadece bir kripto para birimi değil, yeni bir teknoloji ürünü olarak da tanımlanmıştır. Blockchain olarak bilinen blokların şifreli olarak dizilişi (yazılım olarak) ile elde edilen bir zincir. Blockchain teknolojisinin ön plana çıkması, gelişmesi ve popülerleşmesini sağlayan da Bitcoin’in ta kendisidir. Bu teknoloji; merkezi yönetim sistemine ihtiyaç duymadan, var olan kullanıcıların ortak veriyi paylaşması ile çalışır. Blok zincirde Sisteme eklenen her blok, geliştiriciler tarafından detaylı şekilde kontrol edildikten sonra gerekli doğrulamayı sağlarsa işleme girer. Aksi takdirde, işleme koyulması mümkün değildir. Bu da Bitcoin’i güvenli ve aktif kılan en önemli özelliklerden biridir diyebiliriz. Örneğin normalde biz paramızı bankada tutarız ve bir yere banka ile para gönderirken aslında merkezi bir sunucu olan banka sunucularını kullanarak bankanın kontrolünde parayı, daha doğrusu bir paraya karşılık gelen sayılar dizisini bir yerden bir yere transfer ederiz. Blok zincir’de bu merkezi sunucu ve dolayısı ile banka yoktur. Merkezi olmayan, çok sayıda, dağınık yerlerde bulunan ve birbirine şifrelerle (kripto blok zincirler) ile bağlı olan ve üretilen bir yazılımda (sanal ortamda) sanal para üretilir ve Nakamato’nun bahsettiği karşılıklı iki uç arasında transfer edilir. İşte Bitcoin’nin blok zincirde (blockcahin) üretilen ve transfer edilen bir sanal para birimi olması buradan geliyor. Bitconi gibi çok sayıda sanal para birimi var. Örneğin Etherium . Veya çok sayıda bu alt yapıları kullanarak üretilmiş sanal para birimleri veya coinler mevcut. Buradan iki önemli sonuç ortaya çıkıyor. Birincisi gittikçe önemi artan blockchain (blokzincir) teknolojisi, ikincisi ise blockchain üzerinde oluşturulan ve işletilen Bitcoin, Etherium gibi kripto sanal paralar. Bu konuların ikisi de çok önemli ve gittikçe tüm sektörleri etkilemeye başladı gibi görünüyor.
Gelelim asıl, ilk sorumuza;
Konu bu kadar önemli ve tüm dünyayı etkileyen bir durumda iken Satoshi Nakamoto Neden Bitcoin’e patent almadı?
Ondan daha önemlisi, Satoshi Nakamoto kim? Böyle biri var mı?
Öncelikle şunu cevaplamak gerekir; Bitcoin teknolojisine patent alınabilir miydi? Evet, yeni olan, sanayiye uygulanabilen (pratiğe dökülebilen) ve tekniğin bilinen durumunu aşan (var olan teknik durumdan bir üst seviyeye geçen veya var olan teknik bilgiler ile çözülemeyen bir problemi çözen) inovasyonlara patent alınabilir. Bu temel üç şart (yenilik, buluş basamağı ve sanayiye uygulanabilirlik) hemen hemen tüm ülkelerde ve tüm sektörler için geçerli en önemli şarttır. Bu şartlar, yazılımlar için de geçerlidir. Yazılımlarda, klasik adres defteri veya muhasebe yazılımı yazmıyorsanız, teknik bir problemi çözen bir yazılımınız varsa patent alınabilir. Dolayısı ile o dönem için bitcoin teknolojisine patent alınabilirdi. Ama patent alınmadı, bunun yerine Satoshi Nakamoto denilen adam makale yayınlamayı tercih etti !. Diğer yandan bugün patent veri tabanlarını analiz ettiğimizde binlerce lojistikten e-ticarete, emlaktan haberleşmeye kadar birçok alanda blok zincir ve sanala parayı konu edinen binlerce patent başvurusu yapılıyor. Başvuru sahipleri arasında IBM gibi şirketler de var.
Gelelim Satoshi Nakamoto Neden patent almayı tercih etmediğine, en azından bu konular hakkında bilgi birikimi ve tecrübe olarak kendimizi akla ve mantığa uygun yorum yapabilir, bu konularda laf söylemeye gücü olan biri olarak gördüğümüzden, kendi kişisel görüşlerimiz şöyle;
Ben bir mühendis ve uzun yıllardır farklı alanlarda yüzlerce, belki binlerce inovasyonlar ile uğraşan patent vekili olarak diyebilirim ki; bir kişi yeni bir ürün, yeni bir teknoloji veya yeni bir yöntem icat edecek ve patent almayıp makale ile durumu geçiştirecek! Bu, kesinlikle mantıksız. Bir inovatör, sadece para kazanmak veya tekel hakkı elde etmek için değil, adının nüfus dairesine resmi olarak yazılması ve tarihe geçmesi için bile olsa patent almalıydı. Bunun için Makale yeterli değildir. Çünkü makale yayınlamak patente göre daha kolaydır ve bundan da önemlisi resmi bir operasyon gerektirmez. Yani ben herhangi bir konuda “Cüneyt Arkın” veya “James Bond” adıyla makale bir internet sitesinde veya internet gruplarında yayılacak şekilde makale yayınlayabilirim. Ama bunu patent sisteminde yapamam. Patent başvurusu ile başvuru sahibi veya inovatör (buluşçu) hangi devletin vatandaşı ise vatandaşlık numarası veya pasaport numarası ile patent başvurusu yapması gerekir. Çünkü patent sisteminde devlet kanunlar adına garantördür. İşte püf nokta burada. Bu yapılamadığından dolayı, diyebiliriz ki aslında Satoshi Nakamoto diye biri yok.
O günden beri, özellikle bitcoin ve diğer sanal kripto paralar dünyanın gündemini aldığından beri birçok kişi, kendisinin Satoshi Nakamoto olduğunu iddia ederek ortaya çıktı. Bunların çoğu macera veya meşhur olma çabası olarak görülebilir. Kanaatimce Satoshi Nakamoto diye biri yok. Olsa idi işin başında ortaya çıkardı. Olsa olsa Satoshi Nakamoto ismi ile bir grup veya bir birim, blok zincir teknolojisi ve şifreli sanal para teknolojisinin artık dünya gündemine girmesi ve yaygınlaşması için yaptı. Bu grup veya birim kim veya ne olabilir. Öncelikle bunu yapanların bir üniversite öğrenci takımı veya inovasyona meraklı bir iş çevresi olmadığı çok açık. Çünkü marifet, bu makaleyi yazıp yayınlamak değil, bu bilgiye veya know how a sahip olmak ve bundan da önemlisi bu konuyu dünya gündemine sokup ilerletmektir. Bu grup veya devlet güdümündeki birim bunda başarılı olmuş gibi görünüyor. Tıpkı şu günlerde yaşadığımız NFT ve Metaverse modası gibi. Bunlar da önemli teknolojiler ve bundan önemlisi birbiri ile ilgili olan teknolojiler. Sanki bir planın bir parçası gibi. Ama buradan bir komplo teorisi üretmek istemediğimi de belirtmek isterim. Komplo teorisinden bahsetmiyorum. Nasıl ki önce internet icat oldu, sonra e-ticaret devreye girdi. Önce blok zincir, sonra burada geçerli olacak kripto sanal para, NFT ve Metaverse birbirini tamamlayan şeyler. Bu, güçlü bir devlet veya şirket ekibinin, bu işe para, zaman, emek ve güçlü network bağlantılarını harcayarak bir teknolojinin yaygınlaşmasını sağladığı bir olaya benziyor. Ama burada güçlü devlet derken bunu “devletçi kafaların yaptığını kastetmiyorum. Devletçi kafalar bunu yapamaz kanaatimce, devletin desteğini almış, en azından devletin çok engellemeyeceği garantisini almış bir grup olması muhtemel tahminen”.
Kim bilir, zaman belki bizi haklı çıkarır veya gerçek Satoshi Nakamoto ortaya çıkar ve biz yanıldığımızı görürüz. Bence aslında önemli olan şey Satoshi Nakamoto’nun kim olduğundan ziyade, teknolojinin neye yöneldiğini görmek ve buna göre planlarımızı yapmak. Her alanda sanal bir alem oluşuyor gibi. Bitcoin ve diğer sanal para birimleri bu alemin para birimleri. İnsanlar işlerini buna göre gözden geçiriyor, bunu baz alarak inovasyon ve Ar-ge çalışmaları yapıyor. Her yıl binlerce blok zincir ve sanal para ile ilgili yeni patentler alınıyor. Sanayici ve iş adamlarımız, en azından inovasyona, Ar-Ge ye ve patente inanmış olanlar, işlerini gözden geçirmeli ve buna göre nasıl bir geliştirme ve devrim yapacağı üzerinde kafa yormalıdır.
Hasan DEMİRKIRAN
Makine Mühendisi
Avrupa Patent Vekili