İnovasyon Yalanları!
Belki de son yıllarda iş dünyasının konuştuğu en popüler konularından biri inovasyondur. İnovasyon öyle bir şey olarak lanse ediliyor ki adeta bir sihirli değnek. Bunu destekleyen şeyler de yok değil. Apple markasını kuran ve dünyanın bir numaralı şirketlerinden yapan Steve Jobs’tan tutun, Google, Facebook ve hatta Tesla şirketlerinin “yaratıcılarına” dünyayı değiştiren devrimciler olarak bakılıyor. Bunu da inovasyonla başardıklarına inanılıyor. Sadece kişiler ve şirketler değil, şehirler ve ülkeler de inovasyonla anılmaya başlandı. Başta Amerika’nın Silikon Vadisi ve Harvard ve MIT Üniversitelerinin bulunduğu Boston şehirleri inovasyonla öne çıkıyor. İsrail-Filistin meselesini adeta dünyaya unutturan “StartUp Country” olarak anılan Israil ise teknoloji girişimciliğinin ve dolayısı ile inovasyonun parlayan yıldızları arasında. İşin aslını söylemek gerekirse İsrail burada da gerçekten başarılı. Bunu Avrupa, Uzak doğu ve hatta Dubai gibi arap şehirleri de izliyor. İnovasyon, işte böyle etkili. İnsanları, Şirketleri, Şehirleri ve Ülkeleri kurtarıyor!
Yalan da değil. İnovasyon gerçekten faydalı. İnovasyonu çok fazla kitabi tanımlara girmeden paraya dönüşen yenilikler olarak kabul edersek gerçekten de faydasını kimse inkâr edemez. İşin aslı İnovasyon insanlığın yaratıldığı günden beri var. Paranın icat edilişinden sanayi devriminin öncülerinden olan buhar makineleri ve trenler, tekstil makineleri, ampul ve nihayetinde içten yanmalı motorların icadı ve bunların ticarileşmesi hepsi birer İnovasyon. Günümüzdeki inovasyonun farkı, eskiden bu tip icatları veya keşifleri çok özel insanlar olan mucitler, bilim adamları ve kaşifler yaparken şimdi bunu herkes yapabilir (!) hale gelmiş durumda. İşte inovasyonun önemi burada, İnovasyon, büyük ölçüde veya küçük ölçüde, yani devrimsel veya tedrici olarak herkes tarafından yapılabilir! Bu kesinlikte doğru. Bunun en büyük ispatı, inovasyonun buluş (invention) tarafına bakıldığında, bir buluşu daha çok para kazanmak için patent başvurusu yapıldığı düşünüldüğünde, her yıl yapılan patent başvuru sayısı gittikçe artıyor. Yılda 3 milyondan faza patent başvurusu oluyor. Doğrudan buluşlarla ilgili olmayan inovasyonlar da hesaba katıldığında dünyada her yıl milyonlarca İnovasyon denemeleri ortaya çıktığı görülecektir. Olaylar ve moda fikirler birbirini tetikliyor. Yeni fikirlerden, yeni iş modellerinden ve yeni buluşlardan sonra ortaya çıkan başarılar toplumu inovasyona yönlendiriyor ve herkes bir şekilde İnovasyon yapmaya çalışıyor. İşte burada başka bir önemli konu ortaya çıkıyor. “İnovasyon Yalanları” İnovasyonun dünyada bu kadar hızlı yayılması “İnovasyon yalanları” ile piyasada inovasyonun iyi anlaşılamaması ve bunun nasıl başarıya döndürüleceğinin bilinmemesine sebep veriyor. Bu da piyasada müthiş bir İnovasyon yarışı ve bir o kadar da İnovasyon başarısızlıklarının oluşmasına sebep veriyor.
Ne demek istiyoruz?
Şunu demeye çalışıyoruz. İnovasyonun, Türkçe tabirle yenilikçiliğin yararlı bir şey olduğunu genel olarak herkes kabul ediyor. Sorun bunun nasıl olacağı. Bunun nasıl olacağı bilinmediğinden veya İnovasyon gibi değerli bir aracın yanlış kişilerin eline düşmesi arzu edilen başarıyı getirmeyebilir.
Konunun iyi anlaşılması için bu İnovasyon yalanlarını biraz daha açalım.
Birinci Yalan: İnovasyon Sihirli Bir Değnektir! Her Sorunu Çözer!
İnovasyon sihirli bir değnek değildir. Tüm başarılar gibi İnovasyanda da çalışmak gerekir. Ama akıllı ve sistematik çalışmak gerekir. Bir İnovasyon danışmanından 1 günlük eğitim aldın veya birkaç kitap okuyunca İnovasyonu başaramazsın. İnovasyona başlayabilirsin, ama başaramazsın. Bunu iyi bilmemiz gerekir. Bazen, basında veya sosyal medyada görüyorum. İnsanlar, “firmada veya Ar-Ge bölümünde İnovasyon eğitim aldık, çok başarılı! Bir gün geçirdik” vs. gibi, “inovasyona başladık, gelsin paralar” iması veren haberlere rastlıyoruz. Kuşkusuz kitap okumak ve eğitim almak iyidir. Ama bu, olsa olsa bir ufuk açıcı toplantıdır. Bir kitap veya bir eğitim alıp, ardından fikir üretme seansları yaparak İnovasyonu yapmış olmuyoruz. Bu olsa olsa ısınma hareketleridir. Bir İnovasyon eğitimi ve birkaç beyin fırtınası veya başka seanslarla fikir üretmekle İnovasyon yapıldığını iddia etmek tam bir yalandır. Bu yalan olayın derinliği bilinmeden yapılıyorsa” beyaz yalan” diyebiliriz. Beyaz veya siyah, ne olursa olsun böyle bir İnovasyonun başarı şansı yoktur. Eğer İnovasyon yapacaksak, özellikle firma olarak kurumsal İnovasyon yapacaksak eğitimlerle birlikte iyi bir sistem kurmalı, İnovatif projeler üretmeli ve ölçülebilir, katma değerli veya rekabet gücünü arttırıcı sonuçlar elde edebilmeliyiz.
İkinci Yalan: İnovasyon Her Firmaya İyi Gelir!
Bizim bilgimiz ve tecrübemiz şunu gösteriyor. İnovasyon yararlıdır ama her firmaya İnovasyon iyi gelmeyebilir. En azından beli bir zamanı vardır. Örneğin; bir firma düzgün bir kalite yönetim sistemi kurmamış, hatalı ürünler üretiyor, müşteri şikayetleri artmış vs. gibi durumda ise firma, İnovasyondan önce üretimi veya kalite yönetimini iyileştirmelidir. Firma kötü bir üretim yapıyor ama yeni ürünler geliştiriyorsa geliştirdiği yeni ürünlerde arzu ettiği başarıyı yakalayamayacaktır. Benzer şekilde bir otomotiv yan sanayi ana sanayiye, ana sanayinin istediği şekilde ürünleri tam zamanında ve uygun maliyetlerle üretemiyorsa, öncelikle üretim yönetim, kalite yönetimi, yalın üretim veya tam zamanında üretim gibi sistemlerle kafa yormalıdır. Benzer şekilde bir belediye otopark problemini çözememiş, denize arıtma yapmadan atık bırakıyorsa İnovasyon onu sorunun çözemez. Buradan, bu tip firmaların veya kurumların hiç İnovasyon yapmaması gerektiği anlaşılmamalıdır. Sadece, İnovasyondan önce parasını ve zamanını çözümü belli olan konulara yöneltmesini gerektiğini söylüyoruz. Örneğin; bazı otomotiv yan sanayi firmaları kalite ve üretim problemlerini çözmüş, öyle İnovatif ürünler ve yöntemler geliştiriyor ki Ana sanayiye verdiği fikirlerle onları yönlendirebiliyor. İnovasyonu yapacak firmalar, gerçekten sektöründe rekabet için farklılaşmanın şart ve öncelikli olduğuna olan inanan firmalar olmalıdır. Bazı firmalar, başka yollarla, bilinen metodlarla çözebilecekleri problemleri (bir belediyenin kaldırımı sadece bir kere yapması ve bilinen metodlarla yapması gerektiği gibi) sırf moda diye İnovasyonla çözmeye kalması başarılı sonuçlar vermeyebilir. En azından gerekli kaynağı, parayı veya zamanı ayıramayabilir. Ayırsa bile, sonuçta başarı getirmeye bilir. Bizim kültürümüzde iyi bilinen ve yanlış yorumlanan “başımıza icat çıkartma deyimi” daha çok bunun kullanılması daha doğru olur. Birçok İnovasyon konuşmasında “biz icadı seven bir millet değiliz, hatta, başımıza icat çıkartma gibi yanlış deyimlerimiz var” gibi söylemler vardır. Benim kanaatim, o deyim daha çok icat çıkartmamak anlamında değildir. Daha çok “inşaat nasıl yapılır, yol nasıl yapılır, kaldırım nasıl yapılır bellidir. Sen yeter ki bilinen tekniklerle doğru yap ve bir kez yap, yeni bir şey çıkartma” anlamındadır en azından öyle olmasını umut ediyorum. Burada, şunu da itiraf etmeliyim ki biz Türkler, çok çalışıp icat yapmaktan ziyade “pratik” veya “kolaycı” çözümler bulup olayı çözme taraftarı bir yanımızın olduğunu da belirtmek gerekir. Burada, üzerine basarak söylemeye çalıştığımız İnovasyon yalanı; İnovasyonun her firmaya, her kişiye veya kuruma çözüm olduğudur. Her iyi şeyin herkese ve her zaman iyi gelmediği gibi. İnovasyon önemlidir. Ama İnovasyondan önce işini iyi yapmak daha önemlidir.
Üçüncü Yalan: İnovasyonun Tek Bir Yolu olduğudur!
İnovasyon önemlidir. İnsanlar, firmalar, kurumlar ve hatta ülkeler kendi rekabet şartlarına veya ayakta kalma ve başarılı olma gerekçelerine bakıp İnovasyona karar vermelidir. Ama İnovasyonun tek bir yolu, tek bir metodolojisi yoktur. İnovasyona başlamak için önce düşünme şeklinin değiştirilmesi, yani daha “yaratıcı” veya yenilikçi düşünme olmalıdır. Ama ondan sonra iyi bir İnovasyon metodolojisi seçilmelidir. İnovasyon danışmanları veya eğitmenler sadece bildikleri metodları öğretmektedirler. Bu da İnovasyon danışmanlarının yalanıdır. Uzun yıllar Türk sanayisini ve piyasasını bilen biri olarak şunu gördüm; Bir kişi 6 Sigmayı iyi biliyorsa onun tek çözüm olduğunu iddia eder. Başka bir kişi Yalın Üretimi iyi biliyordur. O da kendi yönteminin tek çözüm, en azından en iyi çözüm olduğunu iddia eder. Oysa bu piyasa ortamı, firmanın içinde bulunduğu sektör ve başka şartlara göre değişir. İnovasyon da öyledir. İnovasyonda tek bir bakış açısı veya tek bir metodoloji yoktur. Örneğin; Türkiye’deki Arzum Ev Aletleri, Kelebek Mobilya veya Yemek Sepeti gibi firmalar beyin fırtınası veya design thinking denilen metodları uygulayabilirler. Ama TAI uçak fabrikasında bu metodlar çok işe yaramaz. En azından yeterli olmaz. Bir örnek olması açısından teknoloji ağırlıklı firmalarda bir sistematik İnovasyon tekniği olan TRIZ uygulanabilir. İşte, yukarıda belirttiğimiz birkaç kitap ve eğitimle İnovasyon olmaz dediğimiz şey asıl bunun gibi şeyleri ifade eder. Ar-Ge merkezleri, yeni ürün geliştirme işi yapan Ar-Ge bölümleri veya teknolojik İnovasyon yapmak zorunda olan şirketler İnovasyonu yüzeysel değil derinlemesine yapmalı. TRIZ yöntemi buna örnektir. Bu, onların sadece Triz uygulaması anlamına gelmemektedir. Onların daha mühendislik ağırlıklı İnovasyonlar yapması gerekir ki TRIZ bunun için iyi bir araçtır. Ne var ki burada başka bir sorun veya İnovasyon yalanı ortaya çıkıyor. Türkiye’de TRIZ yöntemi ile ilgili eğitim alan firmalar, eğitim aldıktan sonra devamını getiremiyor. Çünkü bu metodoloji zor bir yöntem. Disiplinli ve çok çalışma gerektiriyor. Bunun için ne eğitimi veren kişiler bu yetkinliğe sahip, ne de eğitimi alanlar. Bir Türk mühendisi olarak şunu üzülerek belirteyim ki Türkiye’deki mühendisler, Almanlara, Çinlilere, Japonlara ve Hatta Ruslara göre daha disiplinli değil. Triz’in Türkiye’de başarılı olma şansı düşük bu nedenle.
Yazının başında İnovasyonun aslında insanlığın var oluşundan beri olduğunu söylemiştik. İnovasyona yoğunlaşma özellikle sanayi devriminde artan buluşlarla hızlanmış, son 20-30 yıl adeta bir moda olduğunu söylemiştik. Sanayi devrimi ile artan İnovasyonlarda buluşu yapanlar adeta stardı. Bu starlar çoğu zaman şirketlerin kurucuları ve en tepe yöneticileri olmuştur. Örneğin Edison hem buluşçu hem de General Electric şirketinin kurucusu ve yöneticisi idi. Edison’un Ampulü icat ederken kimlerine 500, kimilerine göre 5.000’den fazla denet yaptığı ve bu deneylerdeki yanlışlardan sonra ampulün icat edildiğini öğreniyoruz. Bu durum o zaman için gerekli idi. Tüm şirketler İnovasyon yapmıyordu. Yapanlar da kişisel bilgileri, tecrübeleri ve ekibi ile devamlı deneme-yanılma metodunu kullanarak buluşlar yapıyor, sonra da bunlara patent alıyorlardı. İşin garibi çoğu firma halen öyle yapıyor. Hatta İnovasyonda yanlış yapmak övünülecek bir şey adeta. Oysa şimdi İnovasyon yapanlar çoğaldı. Bu rakiplerin de çoğalması anlamına geliyor. İnovasyon yapan rakiplerin çoğalması demek, bu işe en fazla kaynak ayıran firmaların daha çok başarı sağlaması anlamına geliyor ki bu da rekabette kısır bir döngüdür. Biz, bilgi ve tecrübemizden klasik metodlar veya deneme yanılma yoluyla İnovasyonun rekabetçi olmadığını düşünüyoruz. Buna ne zaman ne iş gücü ve ne de paramız var. Kendimize, firmamıza veya kurumlarımıza özel sistematik İnovasyon metodolojilerini bulmalı ve uygulamalıyız.
İnovasyonda Metodoloji olarak şunu iyi bilmemiz lazım; İnovasyona karar verdiysek, nasıl bir İnovasyon stratejisi uygulamamız gerektiğini ve nasıl bir metodoloji ile uygulama yapmamız gerektiğine karar vermeliyiz. İyi bir teşhis yapamazsak iyi bir İnovasyon stratejisi geliştiremeyiz. İyi bir İnovasyon stratejisi geliştiremezsek zamanımızı, paramızı ve emeğimizi boşa harcama tehlikesi vardır.
Dördüncü Yalan: İnovasyon Danışmanı veya Koçu Bize İyi İnovasyon Yaptırır!
Bir çok işte olduğu gibi İnovasyonda da doğru danışman veya İnovasyon koçu önemlidir. Ama İnovasyon başarısını danışmana bağlamak koskoca bir yalandır.
Danışman veya koç özellikle İnovasyon know how ına sahip bir danışman, dışarıdan bakan bir gözle olaylara iyi teşhis koymamızı, bakış açımızı değiştirebilmemize yardımcı olur ve bizlere projelerde mentorluk yapar. Eğer İnovasyonu iyi biliyorsa öğretir de. Öncelikle doğru teşhis, doğru çözüm, doğru metodoji ve ölçülebilir sonuçların izlenmesi açısından danışman önemlidir. Fakat, her işte olduğu gibi doğru danışman seçmiyorsak işin sonunda zararlı çıkılabilir. Nasıl ki bir hastalık karşısında iyi bir doktor araştırıyor, ince eleyip sık dokuyarak İnovasyon danışmanda da bunu yapmalıyız. Çünkü İnovasyon firmanın ayakta kalması, büyümesi ve global bir şirket olması için stratejik bir iştir. Günümüzden bir örnekle açıklayalım. Marmara denizinde yüksek kirlilik var bunun nedeninin arıtma probleminden dolayı denizdeki oksijen miktarının azalması ve çözüm için de denize oksijen vermek ve şehir atıklarının deniz dibine verilmesi eksik bir tespit ve eksik bir çözümdür. Temel problem şehirlerin ve sanayi bölgelerinin Marmara bölgesinde yoğunlaşması, arıtma olmaması ve hatta balıkçılığın etkileri araştırılıp bulgular elde edilmelidir. Çözüm ise klasik de olabilir, İnovatif de. İşte şirketler de böyledir. Şirket para mı kaybediyor veya rekabet edemiyor mu? Yoksa şirket globalleşemiyor mu? Bunun nedeni ürünlerin kalitesiz olması mı yoksa yeni veya teknolojik ürünlerin ortaya çıkarılamaması mı? bunun teşhisi yapılmalıdır. Bu teşhisten sonra çözüm için İnovasyon stratejisine karar veriliyorsa acaba ürünlerde makyaj şeklinde yeni ürün geliştirme gibi İnovasyonlar mı yoksa teknolojik İnovasyonlar mı yapmamız gerekiyor ona karar vermemiz gerekiyor. Verdiğimiz karar göre doğru İnovasyon metodolojileri ile uygulama yapmamız gerekir. Bu sefer şu ortaya çıkabilir: İnovasyon uygulamalarını firma içi bir ekip mi, Ar-Ge bölümü mü, dışardan bir ekip mi, yoksa firma, topyekûn kurumsal İnovasyon mu yapması gerekir. İşte bunu yönetmek bir İnovasyon know how ı gerektirir. Danışmanlar bunu yapar. Yani, Sizlerin piyasayı, kendinizi, yeteneklerinizi analiz etmenize yardımcı olur. Doğru stratejiler önerir ve uygulamalarda mentorlük yaparak ölçülebilir katma değerli sonuçlar elde etmenize yardımcı olur. Buna göre piyasaya bakıldığında birçok İnovasyon danışmanı var. Bir kısmı akademik kökenli gerçekten çok kitap okumuş ve kendini geliştirmiş. Bunlardaki eksiklik, bizim gördüğümüz kadarı ile bir kısmının piyasanın dinamiklerinden uzak olması. Ancak belirtmek gerekir ki bir kısım üniversite mensupları piyasanın içine girerek bu eksikliklerini gidermiş durumda. Diğer bir İnovasyon danışmanı kesimi mühendislik veya pazarlama kökenli, piyasanın içinde yetişen, İnovasyonu öğrenen kişiler. Bunlar yeteneklerine göre mühendislik ağırlıklı veya pazarlama ağırlıklı yöntemleri uyguluyorlar. Son olarak üçüncü tip İnovasyon danışmanları ise piyasadaki gelişmelere göre, kendilerini bir şekilde okuyarak veya başka yöntemlerle geliştiren insanlar. Her kesimden değerli arkadaşlarımız var. Her işte olduğu gibi işi yüzeysel olarak götüren, birkaç eğitim verip şov yapan, iş icraata gelince derinlemesine know how eksiliği kişilerde var elbet. İşte burada karar vericiler İnovasyonda başarılı olma şartlarından birinin doğru danışman veya mentor seçmek olduğunu bilmelidir. Bize göre doğru danışman Sizlere doğru analiz ve teşhis yapmanıza, doğru çözümler ve stratejiler üretmenize, ölçülebilir sonuçlar ve en önemlisi rekabet gücünün artması veya para kazanmanıza yardım edecek kişiler olmalıdır.
Beşinci Yalan: Devlet Teşviki olmadan İnovasyon veya Ar-Ge Olmaz!
Teşvikler önemlidir. Ama İnovasyon veya Ar-Ge’nin teşvik olmadan yapılamayacağı bir yalandır. Bir ülkede İnovasyonun teşvik edilmesi iyidir. Ama her fikrin gerçekleşmesi veya her projenin gerçekleşmesi için ille de devletin teşvik vermesi gerekmiyor. Yine basında veya sosyal medyada gördüğümüz, koca koca firmalar veya koca koca üniversite hocalarımız şöyle bir teşvik aldık, böyle bir teşvik aldık diye övünüp duruyorlar. İnovasyonun finansmanı önemlidir. Ama İnovasyonun mutlak başarısı teşvik değildir. Bu iddiamız en iyi şekilde Türkiye’de verilen TUBITAK ve KOSGEB teşviklerinin sonuçlarına bakılırsa net olarak görülür. Ne kadar teşvik verilmiş ne gibi İnovasyonlar ortaya çıkmış! Böyle bir rapor veya ilgili kurumların istatistiğini gördünüz mü? İnanınız kayda değer bir şey olsaydı devlet erkanı halka ne kadar iyi hizmet götürdüklerinin reklamını yapmak için bunu iyi bir PR aracı olarak kullanırlardır. Eğer yanılıyorsak bu yazıyı okuyan konuyla ilgili kamu görevlisi Türkiye’deki teknoparklardaki, serbest bölgelerdeki, Ar-Ge merkezlerindeki teşvikleri, projelere verdikleri teşvikleri, buna karşın nasıl bir yüksek katma değer elde ettiklerini istatistiklerle açıklasınlar. Yazının başında belirttiğimiz Apple, Facebook, Tesla vb. markalar veya şirketlerin başarısı devlet kurumlarından aldıkları teşvikler mi? Değil elbet. Burada başka sebepler var. Örneğin; İnovasyon ikliminin olması, ülkedeki para bolluğu vs. Ancak burada devletin verdiği teşvikler yararlı değildir anlamında bir şey söylemek istemiyoruz. Teşvikler yararlıdır, ama bunu abartmamak gerekir. Diğer bir tespiti de belirtmekte fayda var. Türkiye’de genel olarak bir para kıtlığı var. Dolayısı ile kurumlar bu para kıtlığını devletin açtığı teşviklerle çözmeye çalışıyor. Bu yanlış değil. Yanlış olan bu olayın bir canlının kendi kanı ile beslenmesine benzemesidir. Yani kısır bir döngüdür. Devlet vergi topluyor, bunun bir kısmını verimsiz bir şekilde halka teşvik olarak dağıtıyor. İnovasyon başarıları ve dolayısı ile rekabet gücü artsın diye bu teşvikleri arttırıyor. Devlet, teşvikler dahi kendi harcamalarını arttırdıkça vergileri yükseltiyor ve bu kısır döngü devam ediyor. Yanlışlık budur.
İnovasyonun olması için devletin teşvikleri arttırması bir yalandır. Devlet, kısıtlı oranda, bazı konularda, sonuçları ölçülebilir ve hesap sorulabilir olması şartı ile teşvik verebilir. Ancak bunu abartmamalıdır. Devlet, İnovasyon olması için gerekli atmosferi sağlamalıdır. İnovasyon atmosferi devletin yönetim biçiminden özgürlüklere, ekonomi modellerinden hukuk sistemine, faiz ve vergi politikalarından eğitim sistemine birçok konu ile alakalıdır. Ancak fikir olması için belirtmek gerekirse İnovasyon olması için teşvikten önce hukuk düzeni içinde özgürlükler, devletin şirketlere rakip olmadığı serbest ekonomi, düşük vergiler gibi şartlardır.
Velhasıl;
Neden “İnovasyon Yalanları!“ ile başladık. Çünkü İnovasyon önemlidir. Beğenmediğimiz, Çin Malı Kötüdür! diye eleştirdiğimiz Çin 2006 yılında İnovasyonu bir ulusal rekabet stratejisi olarak belirledi. İnovasyonun birçok göstergesi var. En önemlisi katma değerli ürün ve hizmetler geliştirmek. Çin 15-20 yılda dünya markaları yarattı. Dış ticaret fazlası veriyor ve en önemlisi ve İnovasyon göstergelerinden biri olan Dünya Patent şampiyonu. İnovasyon bu nedenle çok önemli. Hem kişisel kariyer için hem şirketler hem şehirler hem de ülkeler için. İnovasyon zor değildir. Kolay da değildir. Bu seçtiğiniz İnovasyon stratejisine bağlıdır. Bazıları ciddi Ar-Ge projeleri öncesi ciddi teknolojik rekabet analizleri yapar, buna göre İnovasyon, Ar-Ge ve yeni ürün geliştirme projeleri uygular. Bu projelerden çıkan sonuçların mutlaka rekabet gücünün artmasına, para kazandırıp kazandırmadığına, hatta patent alma imkânı varsa alınan patentlerle rakiplerini geride bırakıp bırakmadığına bakar. Yani her şeyi çok derin bir know how ve sistematik yönetir. Bazıları ise ürün ve hizmetlerine İnovasyon bakış açısı ile “hafifçe dokunur”. Çünkü böyle bir strateji o firma için yeterlidir. Türkiye’nin önemli teknoloji yatırımcılarından biri olan Sayın Hasan ASLANOBA’nın basında çıkmış bir röportajında dediği gibi. “Piyasada şirketler İnovasyon oyunları ile günlerini geçiriyor, ama gerçek anlamda katma değer üreten yok!” Bu söz belki de anlatmaya çalıştığımız şey. İnovasyon önemlidir, ama İnovasyon oyun değildir. Kim İnovasyon hayal kurma oyunu olarak görüyorsa beyaz veya siyah, fark etmez, İnovasyon yalanı söylüyordur! İnovasyon yalanları ile vakit kaybetmemeliyiz. Bu yalanlara para, zaman ve emek harcamamalıyız.
Saygılarımızla,
Hasan DEMİRKIRAN
Kordinat Yönetici Ortağı