Jeff Bezos Türkiye’de Yatırım Yapabilir mi?
Dünya’da değeri 1 Trilyon doları geçen şirket bir olan Amazon nihayet Türkiye’de e-ticarete başladı. Bu, Hem iyi, hem kötü. İyi tarafı global bir şirketin büyüklüğü ne olursa olsun Türkiye’ye girmesi iyidir. Kötü tarafı, rakiplerin bakış açısı bir yana, bir Anadolu insanı gözüyle Türkiye’ye satış için girdi, aslında gerçek bir yatırım için değil! Bence olması gereken veya ideal olan Amazon merkezini Türkiye’ye taşımalı!
Çok iddialı bir laf bu; Dünyanın en büyük şirketi neden merkezini Türkiye’ye taşısın. Çünkü Türkiye dünyanın merkezinde! İnanmıyorsanız haritaya bakın. Türkiye , dünyanın merkezinde, en azından Türkiye üç kıtanın merkezinde. Amazon, dünyaya e-ticaretle mal satacaksa merkezi Türkiye’de olmalı.
Türkiye’nin coğrafi olarak merkezde olması amazon’un Türkiyeye yatırım yapması için yeter mi? Yetmez elbet, bunun farkındayız. Olması gereken veya ideal olan bu. Allah insanları yeniden yaratsaydı ve hangi toprağı isterdiniz deseydi bana göre en avantajlı yer Türkiye. Türkiye bu halde değilse beceremediği bir şeyler var demektir.
Amazon şirketi Amerika’da Seattle da 90’lı yıllarda kurulmuş bir şirket. İlk zamanlar sadece kitap satıyordu. Aldığı patent sayesinde uzun yıllar sektörde tekel oldu. Hatta öyle ki , Amerikanın 100 Yıllık kitapçısı Barnes &Noble’a patent davası açtı ve onun internetten kitap satış işine girmesini engelledi. İşte mu Amazon’un yaptığı önemli bir başarı hikayesi. Amazon bu hamlesiyle güttükçe büyüdü. Hikaye uzun, Amazon geçtiğimiz yıllarda market değeri 1 trilyon doları geçen bir şirket oldu. Bu işi başaran diğer şirket apple. Amazon, bu kıtada da , en azından Avrupa, Asya ve Afrika’da da lider olmak istiyorsa, en azından coğrafi olarak Türkiye’yi üs edinmeli . Bu iddiamızı halen sürdürüyoruz! Kendimize “ Amzon lideri Jeff Bezos Hindistana kısa vadede 5 milyar $ orta vadede 25 Milyar $ yatıracağım diyor da, Türkiye gibi üç kıtanın ortasındaki bir yere neden bunun %1!’ini yatırmıyor. Sorun kanaatimizce bizde, şartları iyileştirmeliyiz.
Gelelim diğer şartlara; Yani, bir şirketin Türkiye’yi merkez üs edinmesi için diğer şartlar ne olabilir.
İkinci şart, Hukuk; (birinci şart coğrafya idi, bunda Allah’ın bizlere en iyi yeri verdiğini iddia ettik) Eğer hukuk sisteminiz iyi işliyorsa şirketler ülkenize yatırım yapabilir. Hukuk dediğimiz şey, aslında adaletin sağlanması. Şirketler veya insanlar mahkemelerinizin tarafsızlığına ve uluslararası normlarda hakkını alabileceğine inanmalı. Sözleşme yaptığında bu sözleşme gereği ne ise hakkını alabilmeli. Fikrî mülkiyet sistemi de elbette ki hukuk sistemi içinde değerlendirilmelidir. Türkiye bu konuda kötü maalesef. Adalet ve hukuk meselesini genellikle siyasiler ve gazeteciler dile getiriyor. Ama halk da bunu dile getirmeli. Bunu, ne yapacaksa, kim yapacaksa düzeltmeli. Adalet ve hukuk yoksa diğer işler boştur.
Üçüncü şart, Vergiler; Kazandığınız para vergilerle erimemeli. Yüksek vergi yatırımcıyı kaçırır. Verginin düşük olması vergi toplama oranını arttırdığı gibi insanların daha çok kâr yapmasına imkan verir. İnsanlar kazandığı parayı, ya harcar, ya yatırım yapar, ya da bankaya yatırır. Üçü de toplum için iyidir. Türkiye vergi konusunda kötü maalesef. Türkiye, gittikçe devletçi politikalar ile yönetiliyor. 90’lı yıllarda başlayan özelleştirmelerin yerini son 10 yıldır devlet kurumlarının büyütülmesi şeklini aldı. Bu da fazla vergi alınmasına sebep veriyor. Düşünün bir kez büyüyen devlet kadroları sayesinde toplanan verginin neredeyse yarısı maaşlara gidiyor. Oysa, düşük vergi ile yatırım çeken ülkeler var. İrlanda gibi. İrlanda, gelişimini düşük vergi ile sağladı. Boston Scientific ve Medtronic gibi dünyanın en iyi 10 tıbbi teknoloji şirketinden 9’u , Pfizer ve Amgen dahil en büyük ilaç ve biyo şirketlerinden 8’i, Google ve Facebook gibi “İnternette doğan” en iyi 10 şirket, EA ve ctivision gibi en iyi 5 oyun şirketinden 3’ü operasyon merkezini İrlandaya taşıdı (https://connectireland.com/reasons.aspx ) . Neden, Çünkü kurumlar vergisi oranı %12,5. Düşük değil mi? Türkiye’de %22 !
Dördüncü şart, Finansman; Ülkede para çoksa ve finansmana erişim kolay ise yatırım artar, faizler düşer. İyi bir hukuk sistemi ile birlikte finansmana düşük vergi alınmaması veya hiç vergi alınmaması paranın ülkeye akmasını sağlar. Ülkeye para akması demek , faizlerin düşmesi ve yatırımların artması anlamına gelir. Lüksemburg’un zengin olmasının sebebi düşük vergili güçlü bir bankacılık sistemine sahip olmasıdır. Türkiyede devlet ve özel sektör dış borcu gittikçe yükseldi. Bu dış borcu ödemek için ise dışarıdan yüksek fazi ile para aranıyor. İşin kötüsü faiz yükselmesine rağmen kolay para bulunamıyor. Oysa 150 önce de Osmanlı borçlu idi. Dönemin hükümdarı Abdulhamid para lazım olunca onu içeriden, yani Galata Bankerlerinden alıyordu. Osmanlı, Fatih döneminden itibaren Roma İmparatorluğundan kalma yatırımcıyı koruma politikasını sürdürmesi ile 1800 Lü yıllara kadar dünyanın finans merkezi idi. Zamanla Londra ıstanbulu geçti. Ama yine de Birinci dünya savaşın a kadar dünyanın ikinci finans merkezi olarak kaldı. Şimdi ise ülkede para yok!
Beşinci şart, İnsan kaynakları; Eğer, ülkede yeterince insan kaynağı varsa uluslararası şirketler o ülkeye yatırım yapar. Amazon Türkiye’de satış için kargo ve dağıtım şirketi kurdu. Ama aynı amazon Hindistan’a 5 milyar dolar yatırım yapacağını açıkladı. Türkiye, insan kaynağı bakımından aslında iyi denebilir. Bir çok Ar-Ge ve tasarım merkezi olması aslında yatırım yapacak uluslararası şirketler için temin edeceği insanların olması ve tedarik zincirinin olması anlamına gelir.
Bunların haricinde devlette liyakad, ihale kanunları ve uygulamaları, katma değer üretme, Ar-Ge ve inovasyona önem verme elbette ki olmalı. Ancak bunlar yukarıda saydığımız temel aksiyonlar olmadan olmaz.
Ne yapmak lazım ?
Amazon simgesel olarak seçilen bir Marka. Kast ettiğimiz şey aslında, Amazon gibi global ticaret şirketleri, hava yolu , deniz yolu şirketleri, ilaç şirketleri, otomotiv şirketleri ve aklınıza ne gelirse bir çok şirket merkezini ,en azından operasyon ve lojistik merkezini Türkiye ye taşımasını sağlamalıyız. Biz, iyi bir coğrafyadayız, ama bu yetmez. Yukarıda dediğimiz gibi, şirketler Türkiyeyi merkezi üst edinmiyorsa eksiklik bizde. Bunu kabul etmeliyiz. Zaman kaybetmeden, hemen, Hukuk, adalet, vergi, finansman ve insan kaynaklarında reformlar yapmalıyız.
Bunu nasıl yapacağız?
Öncelikle şunu belirteyim en baştan. Bu iş sadece siyasetin işi değil. Siyaseti aslında halk belirler. Olaya sadece siyaset olarak bakarsak , siyaset der ki “lojistik ve taşımacılık sektörüne yeni teşvikler çıkardım, hadi gelişin bakalım!” Bakınız, yukarıda hiç teşvikten bahsetmedim. Çünkü teşvik çözüm değildir. Teşvik demek yeni bürokrasi demektir. Teşvikle dağıtacağınız para, yine vergilerden elde edilir ki bu da vergilerin yükselmesi ve sonuçta maliyetlerin artması ve piyasanın daralması demektir. Teşvik, Ar-Ge hariç yararlı değildir, verimsizlik doğurur. Türkiye’de onbeş yıldır 10 yılda 10 dünya markası sloganıyla teşvik dağıtıyor. 15 yıl geçti dünya markamız kaç tane?
Çözüm, halkın her kesimi, iş adamları, çalışanlar, memurlar, çiftçiler, esnaf ve nihayetinde siyasetçiler Türkiye’nin en yatırım yapılabilir ülke olması için çabalamalı. Sivil toplum örgütleri ve iş adamları dernekleri kendilerine çözüm önerisi sorulduğunda “teşvik” kelimesinden bahsetmemeli . Teşvik demenin bürokrasi ve verimsizlik olduğunu, vergilerin yükseleceğini aklından çıkarmamalıdır. Sivil toplum örgütleri ve iş adamı dernekleri adalet ve hukuk olursa sözleşmesinin yerine geleceğini, iş yapıp parasını alamazsa hukuk sistemi ile alabileceğini, haksızlık olmayacağını bilmelidir. Vergilerin düşük olması ile teşviğe ve bir sürü bürokrasiye ihtiyaç duymadan rekabetçi olacağını bilmelidir. Faizlerin , ancak paranın Türkiye’ye gelerek düşeceğini bilmeli ve ona göre hükümetlere baskı yapmalıdır. Siyasiler ve özellikle hükümetler ülkede gerekli gerçek reformları yapmalı ve ondan sonra büyük şirketlere, tıpkı bir müşteri temsilcisi gibi gidip “neden Türkiye’ye yatırım yapmaları gerektiğini anlatıp , ikna etmelidirler. İşte o zaman millete hizmet etmiş olurlar. Halk ise, siyasetçileri doğrulara zorlamalıdır. Halk, gençliğe iş bulmak için devlete “kadro açın” derse zaten siyasetçinin istediği o, “kadro açmak!” . Kendini düşünen siyasetçiler, millete iş bulmak bahanesiyle, yeni kadrolar için yeni devlet kurumları oluşturur ve bol bol kadro açar. Daha sonra ise asgari ücret 3.000 TL mi olsun, 3.100 TL mi olsun tartışmaları başlar. Oysa bu gibi şeyler toplumun zenginleşmesine imkan vermez. Yapmaları gereken piyasayı iyileştirerek işçiye talebi arttırmaktır. Piyasa çalışana talep duydukça işsizlik azalazağı gibi işçi maaşları da artar. Buna karşın Devlete memur alınması demek bu kadroların beslenmesi için daha çok vergi alınmasına, bundan kötüsü katma değer üretmemeye sebep olur. Katma değer üretmeyen bir devlet kadrosu fakirliğe yol açar. İşsizliği de, fakirliği de yok edecek olan ülkenin yatırım yapılabilir ülke olması ve yatırımları çekmek olacaktır. Ülkeye çok yatırım yapılması emeğe olan talebi arttıracağı gibi hem işsizlik azalacak, hem de alınan ücretler yükselecektir. Burada, temel mesele halkın, gerçek sorunun ne olduğunu iyi anlaması ve ülkeyi yönetenleri zorlaması gibi . İngiltere halkı 800 yıl önce Magna Carta ile krala “tamam, krallık yak , ama kafana göre vergi koyamazsın ve yetkilerin de sınırlıdır” dedi.
Nihayet, demek istediğimiz şey; Türkiye olması gerektiği yerde değil ve halkımız gittikçe fakirleşiyor. Dünyanın 100 büyük şirketinin en az yarısını Türkiye’ye yatırım yapmaya teşvik etmeliyiz. Bunun için yapılması gereken ne ise yapmalıyız. Yukarıdakiler , sadece bizlerin yıllardır piyasayı bilen ve araştıran biri olarak tespitimiz. Aklın sınırları yoktur. Bizden daha akıllı ve bilgili insanlar daha iyi şeyler önereceklerdir mutlaka .
Bir patent vekili olarak neden bunlardan bahsettim. Çünkü bir ülkede patent olması demek yeni fikir üretilmesi ve bunu ticarileşme isteği olması anlamına gelir. Tıpkı uygun iklim şartları, toprak, yeterli mineral ve bakım yoksa istediğiniz bitki yetişmeyeceği gibi, uygun bir atmosfer yoksa İnovasyon , Ar-Ge ve patent te olmaz. Yani, Türkiye’de yatırım ve iş yapma ortamı yoksa ve gittikçe daha kötü oluyorsa İnovasyon, Ar-Ge ve patent olamaz. İşte yukarıda verdiğimiz öneriler İnovasyon, Ar-Ge ve patent olması için uygun atmosferin olması içindir. Türkiyedeki insanların zenginleşmesi içindir. Umarım bunlar olur!
Hasan DEMİRKIRAN
Türk Patent ve Marka Vekili
Avrupa Patent Vekili