Patent, Rekabette Etkili Olarak Kullanılmazsa Masraftır!
Patent, en temel olarak teknik yeniliklere verilen bir hukuki koruma belgesidir. Sanayi devriminde buluşların veya teknik yeniliklerin artması sanayi ve ticarette önemli ilerlemeler kaydedilmesine imkan vermiştir. Ama aynı zamanda buluş yapmadan, kolaya kaçıp buluşların taklit edilerek imitasyonların ticarette bir rekabet avantajı olarak kullanılması “taklitçilik” ve “haksız rekabet” kavramlarını getirdi. Taklitçilik , haksız rekabete sebep olan ve ticaretin gelişmesini baltalayan bir unsur olduğundan doğal olarak bunun kanuni yollardan engellenmesini, yani “patent” kavramını ortaya çıkardı. İlk olarak Rönesans döneminde Venedik’te ortaya çıkan patent fikri, gerçek anlamıyla sanayi devriminde , İngiltere’de ortaya çıktı. Sonra o günkü büyük devletler olan Fransa, Almanya, Amerika, Rusya, Osmanlı ve Japonya’da patent kanunları düzenlenmeye başladı.
Patent fikrî temel olarak, sanayide ve tarımda ortaya çıkan yenilikleri kayıt altına almak, bu yenilikleri ilk ortaya çıkaran kişiler olan buluşçuları ödüllendirmek ve patentli bir mamülü üreten kişiyi veya kurumu işlediği haksız rekabetten dolayı cezalandırmak için ortaya çıkmıştır. Patent temelde devletin buluşçulara (veya buluş sahibi şirketlere) verdiği kanuni bir tekel hakkıdır. Bu nedenle patent bir izin belgesi değil, bir patentli ürünü başkasına yaptırmama hakkı, yani “negatif” bir haktır. Patent, temelde hukukçuların çalışma alanına girmekle birlikte, içinde teknik unsurlar olmasından dolayı mühendislerin de temel çalışma alanına girmektedir. Bu nedenle patent işi ile uğraşan kişiler, yani patent konusunda resmi olarak devlet tarafından yetki almış kişiler mühendis kökenli avukatlar, veya patent hukukunu bilen avukatlardır.
Patentlerin sanayi ve ticarette en yaygın kullanımı; yenilikçi şirketlerin ürün ve proseslerinde teknik yenilikler yapması, bu yeniliklere patent koruması alarak rakiplerinin kendi ürünlerini (veya üretim yöntemlerini) , kendilerinden izinsiz olarak yapmalarını engellemektir. Böylece rekabette bir adım öne geçmeye çalışmak temel stratejidir. Bir zamanlar POLAROID hazır çekim fotoğraf makinelerin şirketinin geliştirdiği ürünlere patent alması ve bunu sadece kendisinin üretip satması bu stratejiye en iyi örnektir. Patenteki bir başka strateji yeni bir ürün veya üretim yöntemine konu olan bir teknik geliştirmeye patent alınması ve bunun satılması veya lisans verilmesidir. Bu patentin tıpkı bir gayrimenkul gibi satılarak gelir edil edilmesi önemli bir olaydır ve piyasada pek bilinmez. TOYOTA firmasının kurucusu Sakichi Toyoda’nın geliştirdiği tekstil makinelerine patent alması ve bu patentleri İngiliz şirketine satarak elde ettiği gelirle otomotiv firmasını kurması bu stratejiye güzel bir örnek olarak gösterilebilir. Patentten elde edilen gelire başka bir örnek ise Bluetooth Special Interest Group (SIG) firmasının kablosuz veri iletişim teknolojisi olan “Bluetooth” teknolojisini isteyen herkese lisans (kira) karşılığında kullandırmasıdır. Bu gün Bluetooth mobil telefondan bilgisayarlara, televizyonlardan motorlu araçlara kadar bir çok yerde kullanılmaktadır.
Yaklaşık ticaret ve sanayide 200 yıldır aktif olarak kullanılan patent stratejileri kullanılmaktadır. Hele son 20-30 yıldır iş, farklılık yaratmaya, inovasyona ve Ar-Ge yapmaya dönüşünce patent artık daha da önemli olmuştur. İnovasyon ve Ar-Ge stratejileri ile hızlı büyüyen ve rakiplerini geride bırakan şirketler kuşkusuz patenti de temel rekabet stratejisi haline getirmişlerdir. Uluslararası arenadaki Sony, Samsung, Apple, Ford, General Electric, Siemens, Philips gibi büyük firmaların yanında, Türkiye’deki Arçelik, Bosch, Vestel, Turkcell başta olmak üzere bir çok firma patenti temel rekabet silahı olarak kullanmaktadır.
Şirket faaliyetlerine harcanan her kuruşun firmaya bir katma değer sağlaması veya rekabette bir karşılığı olmalıdır. Firma eğer personelini eğitiyorsa bunun rekabette bir etkisi olmalıdır. Firma eğer binasını modern, ferah, temiz ve güzel yapıyorsa bunun da rekabet bir etkisi olmalıdır. En azından personelin verimli çalışması, müşteri ziyaretlerinde itibar vs gibi yararları olmalıdır. Firma, fabrika binasını camdan yapıyor, ama personelini rekabetçi yetiştiremiyorsa, yani sadece gösteriş için bunu yapıyorsa işte burada bir problem vardır. Firma, böyle davranarak kısa vadede belki müşterilerinin gözünü boyayabilir!, ama orta ve uzun vadede sürdürülebilir bir büyüme ve kârlılık yakalayamaz. Tıpkı bunun gibi, bir firma patent alıyorsa mutlaka bu patentin firmaya bir katma değer sağlaması gerekir veya rekabette bir etkisi olmalıdır. Firma, temelde Patenti, ya geliştirdiği yeni ürün ve prosesleri rakiplerinin taklit etmesini engellemek için kullanmalı, ya bu patenti lisansla kullandırarak ek gelir elde etmek için, ya patenti satarak toplu bir büyük gelir elde etmek için, ya da rakip saldırılarına karşı korunmak için almalıdır. Patentle ilgili bunlar haricinde bir çok strateji uygulanabilir. Örneğin firmanın finansal değerini yükseltmek için, uluslararası joint venture anlaşmalarına katılmak için, itibar için, reklam için vb de patent alınabilir. Burada üzerinde durulması gereken şey; bir firmada patent alınıyorsa bunun mutlaka firmaya katma değer sağlayacak şekilde bir patent rekabet stratejisi olmalıdır. Eğer yoksa, patent için yapılan tüm harcamalar masraftır!
Patent, etkili kullanıldığında rekabette önemli bir güçtür. Patentin etkili kullanılması için kuşkusuz etkili patent stratejilerine hakim olmak gerekir. Sadece Ar-Ge yapmak ve bu Ar-Ge çalışmaları sonucu elde edilen teknik avantajları patent başvurusu olarak başvurmak tıpkı bir futbol takımının kazanmayı hedeflemeden sırf hareket olsun diye antreman yapmasına benzer. Futbol takımı bu antreman sonucunda karşılaşmasında kazanabilir de kayabedebilir de!. Bir firma Ar-Ge yapar ve elde ettiği teknik avantajı bir rekabet stratejisi belli etmeden sadece formaliteleri yerine getirip bir dilekçe başvurur gibi patent başvurusu yaparsa bu patent etkili olmayabilir! Sanayide ve patent davalarında görüldüğü kadarı ile çoğu firma patenti sadece prosedürel şartları yerine getirerek alıyor. Ve çoğu zaman işe yaramadığını düşünüyor! Çoğu zaman patentin etkisi bir patent davasında belli ediyor. Patent davasında patent sahibi taklitçi olduğu düşünülen ürün ve üretim yöntemine karşı haklı çıkıyorsa patent güçlüdür ve etkilidir sonucu çıkabiliyor. Oysa bir patent, davaya gitmeden, rakiplerine karşı etkili kullanılabilir. Yine bir patent, sadece patent davası düşünülmeden, lisans anlaşmalarına konu olarak, bir sektöre yeni oyuncuların girmesini engelleyerek, imaj ve itibar için, firma değerini yükseltmek için vs gibi patent stratejileri ile de katma değer sağlayabilir. Bilgi ve tecrübemizden hareketle kendinden emin olarak diyebiliriz ki etkili patent stratejisi kullanan firmalar hızlı büyüme, yüksek cirolar ve yüksek kârlar elde edebiliyor. Ama patenti sadece resmi ofise başvurularak alınan bir belge olarak gören firmalar masraftan başka bir şey yapmıyor demektir.
Hasan DEMİRKIRAN
Avrupa Patent Vekili
Kordinat Yönetici Ortağı