Türkiye Covid-19 Aşı üretiminde Neden Geç Kaldı?
Covid-19, bir coronavirüs adı verilen virüs türü. Coronavirüs ise yeni bir şey değil . Coronavirüs 40-50 yıldır bilinen bir virüs. Yeni bir virüs değil. Sadece özellikleri değiştiğinden ve 2019 da ortaya çıktığından Covid-19 adı verilmiş.
Bu virüsün özelliği çok değişken, bu nedenle geliştirilen aşılar ve ilaçlar işe yaramıyor. Örneğin kuş gribi, domuz gribi, SARS vs gripler bu virüs grubundan (coronavirüs) türeyen bulaşıcı hastalıklar. Dolayısı ile dünya üzerinde firmalar, Çin’den Avrupa’ya ve Amerika’ya bir çok ülkede coronavirüs ile ilgili aşı ve ilaçlar geliştirilmiş aslında. Ancak, covid-19 özellikleri değiştiğinden mevcut aşı ve ilaçlar covid-19’da işe yaramıyor.
Coronavirüs ile ilgili son 40-50 yıldır çalışmalar yapılıyor. Özellikle 2000’li yıllardan sonra kuş gribi ve SARS gibi coronavirüs hastalıklarının yaygınlaşması nedeni ile bir çok Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge) çalışması yapılmış aslında. Aşağıda, 2000 yılından 2020 yılına kadar coronavirüs ile ilgili tescil edilmiş patentlerin yıllara göre dağılımını gösteren grafik bulunmaktadır.
Uluslararası patent veri tabanlarında yapılan araştırmaya göre dünyada coronavirüs ile ilgili 2.000 den fazla patent başvurusu var (sadece aşılar değil, aşılar ve ilaçlar). Bu ne demektir! Bu, dünya coronavirüsü biliyor ve üzerinde çalışıyor. Bilmedikleri konu , bir coronavirüs çeşidi olan covid-19. Ve, Türkler bu çalışmaların içinde yok!. Aşağıda, coronavirüs ile ilgili ilaç ve aşıları kapsayan patentlerin firmalara göre dağılımı görülmektedir.
Yukarıda, Şekil-2’de verilen grafikte son yirmi yıldır coronavirüs konusunda çalışan firmalar ve patent başvuruları gözüküyor. Bu firmaların bir çoğu Avrupa ve Amerikan kökenli. Araştırmanın detayında Çin’li firmalar da gözüküyor. Ama Türkler işin içinde yok .
2020’nin ilk çeyreğinde salgının dünyada arttığını ve dünya ölçeğinde yaygınlaşacağını tahmin eden insanlar hemen çalışmalarını bir coronavirüs çeşidi olan Covid-19 çalışmalarına yöneltti. Kimileri zaten coronavirüs konusunda çalışıyordu, kimileri ise başka alanlarda çalışıyordu, ama yöntemleri ve üzerinde çalıştıkları konu hemen çalışmalarını covid-19’a döndürmeye yetti. Tıpkı Biontec’in sahipleri Türk kökenli bilim adamları gibi. Yani, tüm dünyada, covid-19’la ilgili ilaç ve aşı çalışmaları yapan insanlar, zaten daha önce coronavirüs ile ilgili çalışmalar yapmış veya mevcut çalışmaları hemen coronavirüs çalışmasına dönüştürülebilecek projelerde çalışmış insanlardı. Bu iddiamızı destekleyecek iki önemli olay oldu. Dünyada ve Türkiye’de, “ covid-19 coronavirüs aşısının önceden bulunduğu, hastalığın çıkarıldığı ve bu aşının satılması için dünyanın hazır halde geldiği …” gibi iddialar ve söylentiler yayıldı. Bunlardan biri Fransda’daki PAsteur Institute ve İngiliz Pirbright Institute kurumlarının geliştirdiği coronavirüs aşısı olduğu, hatta bunlara patent aldıkları gibi söylentiler. Bu iddialardan birinin Bill Gates’in de işin içinde olduğu, İngiliz Pirbright Insitute’yi “gizlice” desteklediği gibi söylentiler. İşin aslı, yukarıda bahsettiğimiz gibi, Batıda (bir kısmı Çin’de) coronavirüs konusunda insanlar zaten çalışıyor. Bill Gates gibi milyarderler de servetlerinin bir kısmını insanlık için harcamaya karar vermiş ve bu tip çalışmaları destekliyor. O dönem dedikodulara sebep olan, gizlisi saklısı olmayan İngiliz Pirbright Institute’nin EP3172319B1 aşağıda verilmiştir.
Ve gelelim bizim durumumuza,
Türkiye’ de dünyadaki uygulamalara ve tedbirlere bakınca hızlı tepki aldığı ve olayı sıkı tutmaya çalıştığı söylenebilir. Devlet, o dönemde, özellikle 2020 Mart-Nisan döneminde Tubitak aracılığı ile ilgili Coronavirüs konusundaki tüm çalışmaları destekleyeceğini açıkladı. Uygulamada da bu konuda hızlı ve cömert davrandı. İçeriğine pek de bakılmadan bir çok proje desteklendi. Maske üretiminden kabine kadar, ilaçtan aşı çalışmalarına kadar bir çok proje desteklendi. Tubitak ve devlet, bu açıdan bakılırsa elinden geleni yaptı denebilir. Sonuç! Deniyor ki Türkiye’deki yerli aşı 2021 Nisan gibi sonuçlanır. Yani geç kaldık.
Neden geç kaldık? Bize göre bizim devlette veya özel sektörde bu tip çalışmaları kapan kurumlar yoktu. Coronavirüs gündeminde değildi. Hemen gündeme geldi. Gündeme gelir gelmez, Türklerin pratik zeka ve davranışı ile “biz de aşı üretebiliriz, çok güzel umutlar var” vs söylemleri. Ama Ar-Ge yapmak, özellikle bilimsel çalışma gerektiren Ar-Ge yapmak bir anlık bir kararla olacak şey değildir. Kurum olarak ve uzman olarak tecrübeli olmak gerekir. Dolayısı ile Türkiye’dekiler bu konuda çok geride olduklarından başarılı olamadı. Kısa dönemde olması da zor gibi gözüküyor.
Bir kısım insanlar, Cumhuriyet döneminde kurulmuş olan “ Hıfsızsıha Enstitüsü kapatılmasaydı aşı üretebilirdik !” gibi görüşler öne sürüyor. Bu, duygusal bir yaklaşımdır. Temelde Türk Halkının bir tercih yapması gerekir. Bunun ortası olamaz. Yani, Türkiye’deki insanlar, “Biz devletçi kurumları yaşatacak ve büyütecek miyiz?” yoksa “ Serbest piyasanın dinamikleri ile mi gelişeceğiz?” gibi bir tercih yapmalıdır. Bunun arasında olması demek, Türkiye gibi yarı devletçi olmak demektir. Unutulmamalıdır ki bu gün aşıyı geliştirenler ve aşılarına rağbet edilenler Avrupa ve Amerikan kökenli şirketlerin çalışmalarıdır. Çin ve Rus aşıları genel olarak pek rağbet görmemektedir. Buradan, onların aşısının güvensiz olduğu gibi bir iddiamızın olmadığını belirtmeliyiz. Genel olarak görünen algıdan bahsetmekteyiz. Diğer yandan, sorunun çözümü devlet kurumlarını yaşatmak ve devlet kurumlarının sayısını arttırmanın çözüm olmadığını iddia ediyoruz. Temelde problem Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün kapatılması değildir. Devlet kurumlarının hiç biri yeterince yenilikçi ve verimli değildir. Muhatap olduğunuz tüm devlet kurumlarına bakınız. Bir de bunların muadili varsa özel sektöre bakınız. Hangisinden memnunsunuz. Veya, devletin kontrolündeki araştırma kurumlarına, mesela TUBITAK’ın araştırma kurumlarına bakınız. Dünya ile boy ölçüşebilen patentleri nelerdir bir incelemenizi öneririm. Dolayısı ile işlemeyen devlet kurumunun kapatılması yanlış değildir. Yanlış olan, devletin böyle bir araştırma enstitüsünün veya aşı-ilaç üreten firmanın ortaya çıkması için gerekli ortamı oluşturmamasıdır. Aşı üretiminde de Türkiye’de yeterli yenilikçilik ve üretim ortamının oluşturulmamasına bağlıyoruz. Eğer ortam olsa idi, Türkiye’de yüzlerce ilaç kurumu var. Bunlar sadece yabancı lisanslarla üretim yapmaz, aynı zamanda ilaç geliştirirlerdi. Biontec gibi firmaların Türkiye’de çıkmaması Avrupa’dan çıkması buna bir delildir. Bu, bizim görüşümüzdür.
Sağlıklı günlere,
Hasan DEMİRKIRAN
Avrupa Patent Vekili
Kordinat Yönetici Ortağı